Kampta Çadırımız Uçtu!

Soğuk bir şubat günüydü. Arkadaşımla kampa gitmek için yola koyulduk, havanın kapalı olması ve hafif yağmur çiseliyor olmasına aldırış etmeden yolumuza devam ettik. Her zaman gittiğimiz kamp yerine varmadan önce yolda biraz odun toplayarak aracın bagajına koyduk.

Ücretli kamp yerlerinin hemen yanında genellikle odun bulunmuyor. Bu durumu daha önceden deneyimlediğimiz için yoldan odunlarımızı toplayarak ilerledik. Yağışın dün geceden başlamış olması, yerlerin hafif ıslak ve bir o kadar da çamurlu olmasına neden olmuştu. Bizim için bu havalar macera ve adrenalin demekti. Çadır kampı için heyecanlı bir şekilde sisli orman yollarından ilerleyerek kamp yapacağımız yere vardık.

Orman bakanlığına bağlı olan kamp yerine giriş ücretimizi ödedik ve içeri girdik. Saat 15.00 civarıydı kamp yerine vardığımızda. Kış olması, havanın yağmurlu olması ve biraz da serin olmasından kaynaklanıyor olsa gerek içeride sadece 2 aile vardı. Bu aileler de günübirlik mangala gelmişti.

Ateşimizi yakmaya çalışsak da her yerin ıslak olmasından dolayı ateşi bir türlü yakamadık. Neyse ki günübirlikçi ailelerden birisinin gitmek üzere hazırlık yaptığını gördüm. Hemen yanlarına gidip;

Pardon, ateşinizi alabilir miyim?

şeklinde bir soru sordum. Çok sıcak ve çok samimi şekilde alabileceğimi söylediler ve buradan biraz közlerden alıp kendi ateşimizi yakmak üzere getirdim. Neyse ki biraz zaman geçti ve küçük ve cılız da olsa bir ateş yakabildim. Burada biraz köfte kızarttık ekmek arası yapıp yedik.

Yemeğimizi yediğimize göre artık çadırı kurabiliriz. Çadırı kurmak için arkadaşım bana yardımcı oldu ve hızlıca çadırı olması gerektiği gibi kurduk. Artık kalacak yerimiz vardı. Ancak hava gittikçe soğumaya başladı. Havanın soğumasının yanı sıra şiddetli bir rüzgar kendini ara ara hissettiriyordu. Tüm bu ambiansa gök gürültüsü de eşlik etmeye başladı.

Artık hava karardı sayılır, ara ara her yer bembeyaz oluyor adeta korku filmi sahnesinin içinde bulunuyorduk. Tam da bu sırada etrafın aydınlanması ile tüm günübirlikçi ailelelerin gittiğini fark ettim. Yaklaşık 30 dakika bu şekilde şimşek ve gök gürültüsü ile geçti. Derken bir araba geldi ve bu araba kamp için içeri giren son araba olacaktı. Çünkü saat 19.00 da kapılar kapanıyor ve artık bu saatten sonra içeri araç girişine izin verilmiyordu. Belli ki bu gelenler de kamp yapacak, ya da kapıdaki bekçinin tanıdığı falandı. Doğrusu ben kamp için gelmiş olmalarına pek ihtimal vermiyordum.

Biraz zaman geçince ortalık sakinledi yerini biraz daha şiddetli sayılabilecek yağmura bıraktı. Bu yağmur eşliğinde çadıra girdik ve çadırda zaman geçirmeye başladık. Yağmur tanelerinin çadırın naylonuna vurmasıyla çıkan sesler, her ne kadar korkunç olsa da insana inanılmaz bir özgürlük ruhu veriyordu.

Yağmur hışırtılarının altına yaklaşık 1-2 saat çadırın içinde zaman geçirdikten sonra uyumaya karar verdik…

Birden gök gürültüsü, şiddetli rüzgar ile uyandık. Çadırın üst kısmı adeta üzerimize kadar eğiliyor, rüzgar onu yatırmaya çalışsa da çadır olabildiğince direniyordu. Bu sırada yağmur şiddetlenmiş ve altımıza kadar su gelmişti.

Çadırın içindeki telefon, anahtar ve benzeri önemli eşyalarımızı alarak hemen arabaya girdik. Arabanın içinde biraz daha güvende hissettik.

Daha 5 dakika olmadan önümüzden kocaman bir şeyin havalanarak gittiğini fark ettik. Bu dakikaya kadar korktuğumu söyleyemem ancak işte tam da bu dakikada tam olayı anlayamadığım için biraz içimi korku saldı. Çok şiddetli bir yağmur yağıyor, gök gürültüsü eşliğinde şiddetli bir rüzgar eşliğinde önümüzden kocaman bir şeyin geçip gittiğini gördük. Fakat zifiri karanlıkta bunun ne olduğunu ilk 1-2 dakika anlayamadık.

Ardından çadırın uçmuş olabileceğini düşünüp aracı çalıştırıp, çadırın uçtuğu yöne doğru biraz dönmeye çalıştım. Dönemedim sadece dönmeye çalıştım çünkü her yer çamur, hareket etmek mümkün değil. Neyse uzun farları açarak bizim çadırın yaklaşık 20-30 metre havalandıktan sonra ağacın dallarına takılıp kaldığını gördüm.

Araç çalışır şekilde ışıklar yanık vaziyette, gidip çadırı aldım. Çadırı almam yaklaşık 15 dakika sürdü. Çünkü inanın böyle bir ortamda hareket etmek, iş yapmak, arkadaşınızla iletişim kurmak hem çok zor hem de mümkün değil. Ardından çadırı getirip bir ağaca bağladık ve sabaha kadar arabada uyuduk. Sabah uyandığımızda gecenin karanlığında göremediğimiz pek çok kirlenmiş eşyalar, çadırın bir tarafı tamamen çamura batmış vs. bir güzel yıkadıktan sonra katlayıp yola koyulduk. Aslında en az 2 gece olarak çıktığımız çadır kampımız 1 gece ile son buldu.

Böyle adrenalin dolu bir kamp deneyimi yaşadık. Bu ve bunun gibi pek çok hikayeyi sizlerle paylaşacağım. Sizler de yorumlarınızla bana merak ettiklerinizi sorabilirsiniz.

Yorum gönder